İstanbul'un gözde turistik rotalarından uzakta, Beyoğlu'nun Küçükpiyale Mahallesi'nde, tarihi 1573 yılına dayanan Piyale Paşa Camii, Mimar Sinan'ın az bilinen bir şaheseri olarak ziyaretçilerini bekliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun ünlü Kaptan
- ı Deryası Piyale Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami, mimari özellikleriyle dikkat çekiyor.
Mimari Bir Denizci Selamı
Caminin en çarpıcı özelliklerinden biri, minaresinin giriş cephesinin tam ortasında yükselmesi. Bu tasarım, banisi Piyale Paşa'nın denizcilik geçmişine bir gönderme olarak yorumlanıyor ve minareyi bir geminin direği gibi konumlandırıyor. Caminin ibadet alanını örten altı adet eş büyüklükteki kubbe, Erken Dönem Osmanlı ulu cami geleneğinin bir yansıması. Bitkisel motifli İznik çinileriyle kaplı mihrabı ve çok sayıda penceresiyle aydınlık bir iç mekana sahip olan cami, estetik bir zenginlik sunuyor.
Revaklarla Çevrili Saklı Bir Bahçe
Piyale Paşa Camii'ni benzersiz kılan bir diğer unsur ise geniş avlusu ve bu avluyu üç yandan saran çift revaklı son cemaat yeri ile iki katlı yan revaklar. İnşa edildiği yıllarda Haliç'ten bir kanalla kayıkların bu revaklara kadar gelebildiği belirtiliyor. Bu revaklar, gölgeli, ferah ve korunaklı bir atmosfer yaratarak, ziyaretçilere adeta saklı bir bahçede hissi yaşatıyor. Tarihte bostanları, bahçeleri ve çiçek kokularıyla ünlü Piyalepaşa semtinin bu huzurlu köşesi, günümüzde de sakin bir kaçış noktası olma özelliğini koruyor.
Günümüze Ulaşan Tarihi Dokudan
Orijinal külliyeden günümüze sadece cami, türbe ve adırvan ulaşabilmiş. Caminin yakın çevresinde restorasyon geçirmiş tarihi Baruthane binasının varlığı da bölgenin tarihi dokusuna katkıda bulunuyor. Ziyaretçiler, caminin avlusunda veya sütunlu revaklarının altındaki gölgeli alanlarda, ikindi vaktinin huzurunda, caminin mimari güzelliklerini seyrederek geçirdikleri zamanda, tarihin dinginliğini hissedebilir.



Yorumlar
Yorum Yap